
ONEitis bir tür felçtir. Bu felce yakalandığında; olgunlaşmayı bırakırsın, hareket etmeyi bırakırsın, hatta kendin olmayı bile bırakırsın.
Aradığın o özel kişi “YOK”! Bu bir bakımdan ruhsal bir efsane. Bazen iyi olanlar var, bazen de kötü olanlar. Ama aslında aradığın o ideal kişi YOK. Sana başka şeyler söyleyen herkes sana kazık atmaya çalışıyor. Gerçek “ruh eşleri” öldükten sonra tekrar evlenen veya dul kalan insanlara sorun, sizin için dışarıda bir yerlerde mutlaka “özel biri vardır.” derler.
İnsanları bu ruhsal efsane konusu hakkında harekete geçiren şey budur; hepimizin en azından bir şekilde bir fikri birlikte paylaştığımız bu hayal dünyasında her birimiz için bir tane mükemmel ruh eşi olduğunu, gerekli kader derslerini alır almaz, birbirimiz için “yaratılmış” olduğumuzu bileceğiz öğreneceğiz. Ve bu sevindirici romantik komedi içimizde yer ederken, aslında hayat planları yaparken gerçekçi bir yol olmayacağının farkına varacaksınız. Aslında “gerçek” felç bunun ta kendisidir.
Daha da büyüleyici bulduğum şey; cinsel ilişkilerin erkeklerin hayal dünyasında somun-cıvata ilişkisinden öteye gitmemesidir. Psikoloji, biyoloji, sosyoloji, evrim, iş dünyası, mühendislik gibi dalların önemini kavrayanların ve bu dalları günlük yaşamının temeline oturtan kimselerin aslında ‘herkes için tek bir kişi’ mantığını reddettiğini hatta bu fikre şiddetle karşı çıktığı gözlemlerim arasındadır. Sanırım bu inanç onların nihilistik düşüncelerinden veya inançlarındaki ego patlamalarından dolayı ortaya çıkıyor. Bu, tıpkı Tanrı’nın köklü dinler için öldüğünü söylemek gibi bir şeydir. Hayatını birlikte geçirecek hiç kimsenin ya da birkaç kişinin olabileceğini düşünmek çok korkunç. Bu Batılı romantizm inancı, herhangi bir birey için sadece bir tane “mükemmel eşin” olduğunu ve yaşamın sürekli bu “ruh eşini” bulmak için harcanacağı fikrini savunur. Kollektif toplumlarda bu inanç o kadar güçlü ve o kadar yaygın ki, dini bir ifadeye bile benzer oldu, böylece aslında batı kültürünün dişileşmesi yaygınlaştıkça birçok dini doktrinlere entegre edildi. (kaynaştırılmış oldu)
Kanaatimce, ONEitis’in toplumlardaki karakterize edilme şekli yanlış. Karşılıklı saygıyı temel alan, sağlıklı bir ilişki ile yanlış karakterize edilmiş ONEitis temelli bir ilişkiyi birbirinden ayırmamız gerekir. Tavsiyelerimi dinleyen, veya ONEitis olmamı zorlayan birkaç kişi var esasen benden ONEitis’i meşru bir “tek eşlilik” olarak kabul etmemi isteyenler var. Benim tahminime göre ONEitis, popüler kültürde ruhsal inancın sürekli sosyalleşmesinin doğrudan bir sonucu olan sağlıksız bir psikolojik bağımlılıktır. Gerçek korkutucu olan, ONEitis’in uzun süreli evliliklerde evliliğin sağlıklı bir normatif yönü ile ilişkili hale gelmiş olmasıdır. Sonuç olarak; ONEitis’in sosyolojik kökenlere varmış olduğu kanaatine varıyoruz ve bu ideolojinin popüler kültürde yer alan filmlere, edebi eserlere, hatta müziklere dahi yansıtıldığını görüyoruz. eHarmony gibi flört uygulamaları hala utanmadan insanların umutsuzluklarından faydalanıyor ve savunmaları ise “insanların amaçları bu yönde” şeklindedir.
Erkeklerin korunma, tatmin olma ve tek eşlilik için doğal bir kapasiteye sahip olduğu fikri, hem sosyal hem de biyo-psikolojik açıdan haklıdır, ancak bir ONEitis ruhsal denge bozukluğu bunun bir yan ürünü değildir. Bunun yerine, ben olsam ONEitsi’i doğal eğilimlerimizi kırbaçlayıp dizginde tuttuğu için onu bu; sağlıklı, koruyucu, tatminkar dinamiğinden ayırırdım.
ONEitis bekarken insana güvensizlik verir fakat bu uzun süreli ilişkiyle birleşince potansiyel bir felç doğurur. Bir insanı, sağlıklı veya sağlıksız bir şekilde biriyle hayat kurmamıza iten aynı beyin temelli çaresizlik, zarar verici bir ilişkiyi sonlandıran güvensizlik ile aynı şeydir. Bunlar, o insanların aradıkları ideal kişiler ve o özel insanlar olmadan nasıl hayata tutunabilirler? Veya aynı durum benim başıma geldi ve kafamdaki ideal kişi ile ilişkimi sonlandırdım, ihtiyacım olan şey kendimi toparlamak veyahut başka ideal bir ilişkiye sahip olmak. Az önce bahsettiğim bu fikir ONEitis’in kökenidir. Samanlıkta bir iğne arayarak ve yaşam boyu duygusal çaba harcayarak böyle sınırlayıcı, ya hep ya hiç tarzı ikili bir yaklaşımla, bu ilişkinin gerçekten neyi gerektirdiğine dair sağlıklı bir anlayışla nasıl olgunlaşabiliriz ki? “Sonsuza dek mutlu” inancı, bizi aradığımız o özel kişi ile nihai sona taşıyan bir itikattır. Yaşamın önemli bir kısmı bu fikre heba edildikten sonra, size gelen kişinin “ideal olan” olup olmadığının farkına varmak sizin için ne kadar zor olacak? Peki ya bu kişinin sahip olduğu egolar olacak?
İki kişinin ONEitis olduğu bir ilişkide bazen bu kişiler ortak noktada buluşacak, bazen de baskın olan ONEitis hakimiyet kuracaktır. Bir kadının elinde, bir erkeğin seks ve samimiyet ihtiyacının tek kaynağı olduğunu bilmekten daha büyük bir koz yoktur. ONEitis bunu sadece her iki tarafın da anlayışına bağlar. Ego bu güne kadar yatırım yaptığı duygusal ve psikolojik olarak zarar verici ilişkinin yaşamı boyunca uyumlu olacağı tek kişiyle olduğuna inanan biri için, o kişinin olgunlaşma sürecinde daha fazla felç edici bir unsuru yoktur. Tabi ki bu söylediğim şeyler her iki cinsiyet için de geçerli. Kadınlar da kötü niyetli ve onlara karşı kayıtsız kalan erkeklerin peşine düştüğünde bu durumu erkekler olarak olumsuz karşılıyoruz fakat kadınlar o adamların onlar için mevcut olan tek güvenlik kaynağı olduğu düşüncesini göz ardı ediyoruz. Hipogami yani kadınlar için üst sınıftan biriyle evlenme fikri onların bu evliliğe sadık kalması için temel zorunluluğu olarak görülebilir ancak kadınların ruhani düşüncelerine göre bu bir tür aradığımız o özel insandan kaçış yoludur.